Birden Fazla Dans Stili Öğrenmek Ne Kazandırır ?

Bu makale de dansınızın daha fazla zenginleştirilmesi için farklı dans stillerinden ve dans da yaratıcılıktan, Afro Cuba, R&B, Jazz ve Latin Müzik ve danslarının birbirleriyle olan İlişkilerini anlıyor olacağız.

Sadece bir stilde dans etmek dansınızın gelişimini yavaşlatabileceği gibi sizi düşünmeye zorlamadığı için yaratıcılığınızı da köreltebilir. Eski Harlem dansçılarına gözlemlediğimizde birkaç farklı stilde dans edebildiklerini biliyoruz.

Birden fazla stilde dans etmek ezberleri bozar, öğrenilmiş yanlışları ortadan kaldırır ve vizyonunuzu genişletir.

Yaratıcılık Nedir ?

Dansımızın daha zengin ve üretkenliğimizin yüksek olması için sorunu önce “Yaratıcılık nedir” başlığı adı altında inceleyelim.

“Yaratıcılık bir şeyi yoktan var etmek değildir. Yaratıcılık tam olarak mevcut parçaları birleştirmekten ibarettir.”

Yaratıcılığın ne olduğunu öğrendiğimize göre artık işimizin çok zor olmadığını biliyoruz. Tek yapmamız gereken parçalamak ve birleştirmek. Birleştirmelerin kolay olabilmesi içinde mümkün olduğu kadar çok parçaya sahip olmamız gerekli değil mi ?

O halde farklı dans stillerindeki parça hareketleri başka stillere uygulamak sizi düşünmeye ve yaratıcılığınızın güçlenmesine neden olmaz mı ?

Mambo veya Blues yapıyorsanız Cha cha öğrenmek ve cha cha adımlarını Blues içinde kullanmak, Solo jazz biliyorsanız Boogaloo, Soul, Hip Hop ve hatta Flamenko ritimlerini ve dansını öğrenmek elinizdeki parça sayısını arttıracak ve doğaçlama ve koreografi üretim aşamalarında dansınızı zenginleştirecek.

Bunun yanından dansların-ritimlerin köklerini ve tarihçelerini bilmek sizi aşağıdaki başlıklarda fikir sahibi yapabilir.

  • Orijinalliklerini koruyup korumadıkları
  • Herkes için yapılabilir bir dans olup olmadıkları
  • Yapılan dansın yaratıcılığa yeterince açık olup olmadıkları
  • Afrika ve tarihsel doku ile ne kadar güçlü bağlı oldukları
  • Zaten bir dans sitili biliyorsanız bir diğerini de öğrenmeyi kolaylaştırması
  • Yeterince yaygın olup olmadıkları

Ritimler, Danslar ve Kısa Tarihçeleri

Blues

Blues terimi Batı Afrika kültüründe cenaze ve yas törenlerinde ”acının ifadesi’‘ olarak kullanılan “çivit rengi” üzerinden mistisizme dayanır. Blues, 400 yıllık geçmişi olan ve temeli Afrika‘ya dayanan, bir müzik türüdür. Kökleri Afrika’da bulunan blues, 17. yüzyıldan itibaren Afrika’dan getirilen kölelerin tarlalarda çalışırken söyledikleri hüznü, umudu, özgürlüğü ve derin acıyı anlatan şarkılardan doğmuştur. İlk yayınlanan Blues notası Hart Wand‘ın 1912 tarihli “Dallas Blues”udur.

Blues, 1865 yılından itibaren köleliğin kaldırılmasıyla birlikte Amerikan toplumu içinde yayılmaya başlar ve buradan da zaman içerisinde tüm dünyaya yayılır. 1910’lu yıllardan itibaren ise blues, Amerika’da birçok şehre yayılır. Bu şehirlerdeki kültürle ve müzikle harmanlanır ve yeni Blues türleri ortaya çıkar, bunlardan bazıları British Blues,Delta BluesMemphis BluesTexas Blues‘dur. 1930’lu yıllara gelindiğinde Blues, Caz müzik ile harmanlanarak Robert Johnson, Big Bill Broonzy, Sonny Boy Williamson, Lonnie Johnson ve Tampa Red idi.

Blues’un formu, genellikle Afrika ve Afro-Amerikan müziğinde bulunan “çağrı ve cevap” düzeniyle akor dizilerinin tekrarlayan döngüsüdür.12 ölçülük Blues, popüler müzikte en çok kullanılan akor yürüyüşüdür. Blues notaları, genellikle bemolleştirilmiş üçlü, bemolleştirilmiş beşli ya da bemolleştirilmiş yedili olarak isimlendirilirler. Blues, özünde en çok ritim özellikleriyle dikkat çekmektedir. Ancak günümüzde icra edilmekte olan Electric Blues yüksek enstrüman hakimiyeti ve güçlü ritim kabiliyetiyle birlikte iyi bir armoni bilgisini de gerektirmektedir. Zira Modern Blues, Afrika kökenlerinin yanında çok yüklü bir etkileşime uğramış ve pek çok müzikten kalıntılar barındırır hale gelmiştir.

Jazz

Caz, ilk kez ABD‘nin güney eyaletlerinde, 1900’lerin başında gelişmeye başlamış bir Afro-Amerikan müzik türüdür. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında New Orleans, Louisiana’daki Afrikalı-Amerikalı topluluklarda ortaya çıktı. Caz müziği, mavi notalarsenkopswing, çoklu ritim, atışma ve doğaçlama tekniklerini kullanır; Afrikalı-Amerikalı ve Batı müziği tekniklerinin harmanlanmasıdır. Bu müziğin dünya ile tanışması ise 1917 yılında Dixieland Jazz Band‘in ilk plaklarının piyasaya çıkmasıyla olmuştur. 1920 ile 1930’larda popülerliğinin artmasıyla başta ABD olmak üzere tüm dünya genelinde Caz Çağı yaşanmıştır. Caz yalnızca geçmişte değil, bugün dahi çok sevilen ve ünü gün geçtikçe artan müzik türlerinden biridir. 1920’lerin Caz Çağı’ndan bu yana, geleneksel müzik ve popüler müzikte önemli bir müzikal ifade biçimi olarak kabul edilmiştir.

Caz müziği yirminci yüzyıl başlarında keşfedildiği topraklar olan ABD’den çıkıp dünyaya yayılma sürecinde ve günümüze gelene kadar birçok alt türe (New Orleans, Swing, Kansas, Çingene cazı, bebopcool, avangart, serbest caz, Latin caz, soul, füzyon, caz rock, smooth, caz funk, etno caz, asit caz) ayrılmış ve sayısız müzik türü ve geleneğiyle etkileşime girmiştir.

Kökeni

Cazın kökeni Eski Afrika – ruhani törenler, blues ve ragtime – ve batı dünyası geleneklerinden – Avrupa ordu bandoları- gelir. 19. yüzyıl‘ın başında oluşmasından sonra caz stilleri yayılmaya, müzik akımlarını etkilemeye başlamıştır. Caz kelimesinin kökeninin o dönemin argosundan geldiği düşünülmektedir. Önerilen anlamlar enerjik, ruhani ve titreşimlidir.

Cazın ilk yıllarında en çok beslendiği akım blues’dur. Blues, Amerika’ya gelen köle Afrikalıların halk müziğidir. Caz da Afrika’daki geleneksel müzikten kaynaklanmıştır. Bu nedenle caz, pek çok caz müzisyeni için Güney Afrikalıların icat ettiği bir müziktir.

Caz müziği 1880′lerde New Orleans’ta gelişmeye başladı ve 1920′lerin başında New York, Los Angeles ve Chicago’da yapılan kayıtlarla son şeklini aldı.[1]

Ordu bandolarının müzik aletleri caz müziğinin en önemli enstrumanları olmaya başlamıştır: nefeslilerüflemeliler ve vurmalı gitarlar. Geneli alaylı olan zenci müzisyenler, kendi ufak gruplarını kurmaya başlamış, gezici olan ve cenazelerde çalan bu gruplar, müziğin kısa sürede çok sayıda kişiye ulaşmasını sağlamıştır.

Savaş sonrasında açılan siyahlara özel okullar ve sivil topluluklar daha fazla eğitimli müzisyen yetişmesine olanak sağlamıştır. Lorenzo Tio ve Scott Crabbe klasik Avrupa müzik eğitiminden geçen ilk caz müzisyenlerindendir. Eğitilmiş yetenekler, ürettiklerinin daha uzun ömürlü olmalarını sağlamış ve doğaçlama müziklerine katkıda bulunmuştur.

 

Rhythm and Blues

Çoğunlukla R&B veya R’n’B olarak kısaltılan ritim ve blues, 1940’larda Afrikalı-Amerikalı topluluklarda ortaya çıkan bir popüler müzik türüdür. Bu terim ilk olarak plak şirketleri tarafından ağırlıklı olarak Afrikalı Amerikalılara pazarlanan kayıtları tanımlamak için kullanılmıştı. Bu dönemde, “rocking, caz temelli müzik … [ağır, ısrarcı bir ritimle]” daha popüler hale geliyordu. 1950’lerden 1970’lere kadar tipik olan ticari ritim ve blues müziğinde gruplar genellikle bir piyano, bir veya iki gitar, bas, davul, bir veya daha fazla saksafon ve bazen arka planda vokalistlerden oluşuyordu. R&B lirik temaları genellikle Afro-Amerikan tarihini ve acı deneyimini, özgürlük ve neşe arayışını, ayrıca toplumsal ırkçılık, baskı, ilişkiler, ekonomi ve özlemler açısından zaferleri ve başarısızlıkları kapsar.

“Ritim ve blues” terimi anlam açısından bir takım değişikliklere uğramıştır. 1950’lerin başında blues kayıtlarına sıklıkla uygulandı. 1950’lerin ortalarından itibaren, bu müzik tarzının rock and roll’un gelişimine katkıda bulunmasının ardından “R&B” terimi daha geniş bir bağlamda kullanılmaya başlandı. Gospel ve soul müziğinin yanı sıra elektrik blues’dan geliştirilen ve bunları birleştiren müzik tarzlarına atıfta bulundu. 1960’lardan 70’lere kadar bazı İngiliz grupları R&B grupları olarak anıldı ve tanıtıldı. 1970’lere gelindiğinde “ritim ve blues” terimi bir kez daha değişti ve soul ve funk için genel bir terim olarak kullanıldı.

1980’lerin sonlarında, daha yeni bir R&B tarzı geliştirildi ve “çağdaş R&B” olarak bilinmeye başlandı. Bu çağdaş form, ritim ve blues’u pop, soul, funk, disko, hip hop ve elektronik müziğin çeşitli unsurlarıyla birleştirir.

Lindy Hop

1920 ve 1930’lu yıllarda, zamanın caz müziği ile HarlemNew York‘ta oluşmuş bir dans türü. Lindy Hop gelişimi sırasında ünlü olan ve öncesindeki birçok dansın karışımıdır fakat temel olarak CazTap, Breakaway ve Charleston danslarından esinlenmiştir. JiveBoogie-Woogie ve akrobatik Rock and Roll‘un öncüsüdür. Çoğunlukla bir caz dansı olarak tanımlanır ve Swing danslarının bir üyesidir.

Gelişimi sırasında Lindy Hop, Afro-Amerikan solo ve eşli danslarında kullanılan birçok belirli ve doğaçlama hareket ile Avrupa kökenli, 8 sayılı eşli dansları birleştirdi. Bu durum en belirli şekilde Lindy Hop’un temel adımı olan swingout hareketinde görülebilir. Hareketin açık pozisyonunda dans çifti el ele bağlı iken, kapalı pozisyonda kucaklama gibi bağlanırlar.

1980’li yıllarda Amerikan, İsveçli ve İngiliz dansçılar arasında yeniden canlanan Lindy Hop, günümüzde birçok ülkedeki dans grupları arasında dans edilmektedir.

Lindy Hop’un belli bir merkezden gelişmediğini vurgulamak amacıyla bazen sokak dansı olarak da tanımlanır. Günümüz Lindy Hop’u hala gelişmekte olup belli bir merkezden kontrol edilmemektedir.[1]

Savaş sonrası dönem (1945 – 1984)

II. Dünya Savaşı sonrasında müzik kültürü değişmiştir. Yeni vergiler ve yasalardan dolayı mekanların müzisyen ve dansçıları işe alması ve dansa ev sahipliği yapması sınırlanmıştır. İşe daha küçük orkestralar alınmış ve dans pistleri masalarla doldurulmuştur. Müzisyenler bu yeni dönemde Cool Caz ve Bebop ile uğraşmış, patronlar ise misafirlerin müzisyenlere kulak verip, dinlemelerini ve dans etmemelerini istemiştir. Rock and Roll ve Bebop’un yükselişi dans amaçlı Caz’ın popülerliğini daha da azaltmıştır. Lindy Hop halkın gözünden düşmüş, onun yerini Rock and Roll, East Coast Swing ve West Coast Swing gibi danslar almıştır.

Salsa

Bu dans müziğinin New York’ta 1940’lı yıllarda ortaya çıkışında Kübalı göçmen Machito’nun (Frank Grillo) ve daha sonra 1960’lı yıllardaki gelişmesinde bir başka Kübalı göçmen Celia Cruz’un önemli katkıları olmuştur.[1] Salsa müziğinin gelişimindeki Porto Riko katkıları konusunda ise Tito Rodríguez, Tito Puente ve Eddie Palmieri’nin isimleri sayılabilir.[1]

1952’de kısmi özerkliğini kazanmasından itibaren Porto Riko’dan ABD’nin doğu kıyılarına, özellikle Manhattan’ın (New York) Spanish Harlem (El Barrio) mahallesine büyük göçler yapılmıştır.[11] Bu göçlerle Porto Riko’lu müzisyenler 1950’li yıllarda New York’a yeni bir müzik ve dans tanıtmışlar ve New York’ta büyük ölçüde Küba kökenli Latin ritimlerinin yaygınlaşmasını sağlamışlardır. Daha sonra 1959’daki Küba Devrimi’yle birlikte ABD’ye Kübalı mültecilerin de gelmesiyle bu yaygınlaşma pekişmiştir. Buna karşılık, Küba’ya uygulanan ambargo yüzünden Küba kültürel bakımdan Karayipler’deki merkezî rolünü büyük ölçüde yitirmiş ve bu rolü New York’a kaptırmıştır. New York’ta Küba kökenli müzik Karayipler’in her yerinden gelen müzisyenlerce icra edilmiştir. Böylece New York sırasıyla şu tarzlara sahne olmuştur:

  • 1928: Küba sonu (ya da rumba)
  • 1949: Mambo (Meksika’dan geçerek)
  • 1954: Cha-cha-cha
  • 1964: Pachanga
  • 1966: Boogaloo
  • 1967’ye doğru müzisyenler yeniden Latin kaynaklara dönüş yaptılar ve özellikle montuno sonunu tercih etmeye başladılar.
  • 1973’ten itibaren Fania’nın etkisiyle salsa terimi bu yeni akımı belirtmek üzere geniş kitlelerce kullanılmaya başlandı.

1970’li yıllarda Latin müzik ve danslarının rağbet görmesiyle birlikte salsa terimi iyice benimsenmeye başladı.[12] Salsa adının bir terim olarak ortaya çıkışındaki tarihsel sürecin önemli olayları şunlardır:

Salsaya katkısı bulunan müzik türlerini ve salsanın ortaya çıkışını tarihsel olarak gösteren şema. 1

Mambo

Mambo, 1940’larda aynı adlı müzik türünün Latin Amerika’da popüler hale gelmesiyle geliştirilen, Küba’ya ait bir Latin dansıdır. Küba ve Meksika’da ortaya çıkan orijinal balo salonu dansı, daha hızlı ve daha az katı olmasına rağmen danzón ile ilgiliydi. Amerika Birleşik Devletleri’nde en moda Latin dansı olarak rhumba’nın yerini aldı. Daha sonra salsanın ve onun daha sofistike dansının ortaya çıkışıyla, New York’ta kırılma adımlarını içeren yeni bir tür mambo dansı popüler hale geldi. Bu forma “salsa on 2”, “mambo on 2” veya “modern mambo” adı verildi.

Kökler

1940’ların ortalarında grup liderleri, adını daha sonra danzon mambo olarak bilinen yeni bir danzon biçimini popüler hale getiren, Orestes Lopez tarafından bestelenen bir charanga olan 1938 tarihli Mambo şarkısından alan, mambo olarak bilinen yeni bir müzik türü için bir dans tasarladılar. . Bu tarz, dansçıların mambo bölümü olarak bilinen son bölümde kendilerini daha özgürce ifade etmelerine olanak tanıyan, danzón’un senkoplu, daha az katı bir formuydu.

Pérez Prado, Havana’dan müziğini ve dansının benimsendiği Meksika’ya taşındı. Orijinal mambo dansı özgürlük ve karmaşık ayak adımlarıyla karakterize edildi. Bu tarz Rumberas filmlerinde öne çıkıyordu. Dönemin popüler dansçıları arasında Ninon Sevilla, Maria Antonieta Pons, Tongolele, Meche Barba ve Resortes yer alıyor.

Amerikanlaşma

Pérez Prado’nun öncülüğünü yaptığı ve 1940’lı ve 1950’li yıllarda Küba, Meksika ve New York’ta popüler olan mambo dansı, New Yorkluların artık “mambo” adını verdiği ve salsa “on 2” olarak da bilinen modern danstan tamamen farklıdır. “. Orijinal mambo dansı hiçbir kırılma adımı veya temel adım içermez. Küba dansı birçok profesyonel dans öğretmeni tarafından kabul edilmedi. Kübalı dansçılar mambo’yu ses ve hareketin vücutta birleştiği “müziği hissetmek” olarak tanımlıyorlar.[1] ABD’deki profesyonel dans öğretmenleri, dansa yönelik bu yaklaşımı “aşırı”, “disiplinsiz” olarak gördüler ve bu nedenle dansı sosyal ve balo salonu pazarı için satılabilir bir meta olarak sunmak için dansı standartlaştırmanın gerekli olduğunu düşündüler.[1]

1940’larda, “Kübalı Pete” olarak bilinen Porto Rikolu dansçı Pedro Aguilar ve eşi, New York’taki The Palladium’da düzenli olarak dans ederek dönemin en iyi mambo dansçıları olarak popüler oldu. “Kübalı Pete”, Life dergisi ve efsanevi Tito Puente tarafından “şimdiye kadarki en büyük Mambo dansçısı” seçildi. Pedro Aguilar’a aynı zamanda mambo dans stili nedeniyle el cuchillo (“Bıçak”) lakabı da takılmıştı.[2]

New York’un modern mambo dansı, 1960’ların sonlarından 1970’lere kadar Bronx, New York’tan Latin Sembolleri olarak bilinen bir dans grubunun başkanı George Vascones tarafından popüler hale getirildi. George Vascones, yirmi yıl önce “Palladium döneminde” başlayan mambo dansı geleneğini sürdürdü. Bunu 1980’lerde Eddie Torres, RazzM’Tazz Mambo Dans Topluluğu’ndan Angel Rodriguez ve çoğu 2. nesil New York Porto Rikolular olan diğerleri izledi. Bu tarz bazen mambo müziğiyle, ancak daha çok salsa dura (eski tarz salsa) eşliğinde dans edilir. Temel adımdaki kırılma veya yön değişikliği 2’ye sayıldığından dolayı buna “2’de mambo” adı verilir. Eddie Torres ve Razz M’Tazz okullarının her biri, aynı temel özelliği paylaşsalar da farklı temel adımlara sahiptir. Eddie Torres kendi versiyonunu Bronx sokaklarında gördüklerinden geliştirdiği bir “sokak” stili olarak tanımlıyor. RazzM’Tazz versiyonu, temel adımı Kübalı oğuldan türetilen ve zamanlamasını paylaştığı (234 – 678, 1 ve 5’teki duraklamalarla) Palladium Mambo’ya (1950’lerdeki Palladium balo salonundan) daha yakındır. Her iki stil de caz ve step adımlarını temel alan serbest stil adımlarıyla Amerikan Mambo’dan türetilmiştir.[3]

Cha Cha Cha (Triple Mambo)

Cha-cha-cha (cha-cha olarak da bilinir), Küba kökenli bir danstır.[1][2] Kübalı besteci ve kemancı Enrique Jorrin’in 1950’lerin başında tanıttığı same isimli müzikle dans ediliyor. Bu ritim danzón-mambo‘dan geliştirildi. Dansın adı, dansı karakterize eden, birbirini takip eden iki hızlı adımı dans ederken dansçıların ayaklarının çıkardığı sesten türetilen bir onomatopoeia‘dır.[3]

1950’lerin başında Enrique Jorrín, charanga grubu Orquesta América’da kemancı ve besteci olarak çalıştı. Grup, Havana’daki dans salonlarında dans odaklı kalabalıklar için danzón, danzonete ve danzon-mambo çaldıkları performans sergiledi. Jorrín, bu gösterilerdeki dansçıların çoğunun danzón-mambo’nun senkoplu ritimlerinde zorluk yaşadığını fark etti. Müziğini dansçılar için daha çekici hale getirmek için Jorrín, melodinin ilk alt vuruşta güçlü bir şekilde vurgulandığı ve ritmin daha az senkoplu olduğu şarkılar bestelemeye başladı. Orquesta América bu yeni besteleri Havana’daki Silver Star Club’da seslendirdiğinde, dansçıların ayak hareketlerinde “cha-cha-cha” sesini üreten üçlü bir adımı doğaçlama yaptıkları fark edildi. Böylece yeni stil “cha-cha-chá” olarak bilinmeye başlandı ve dansçıların üçlü adım attığı bir dansla ilişkilendirildi.[5]

Cha-cha-cha’nın temel ayak hareketi modeli (bir, iki, üç, cha-cha-bir, iki, üç), Santería dinine ait birçok Afro-Küba dansında da bulunur. Örneğin, Orisha Ogun dininin uyguladığı dansta kullanılan adımlardan biri, aynı ayak hareketlerine sahiptir. Bu Afro-Küba dansları, cha-cha-cha’nın gelişmesinden önceye dayanıyor ve 1950’lerde birçok Kübalı, özellikle de Afrika kökenliler tarafından biliniyordu.[6] Bu nedenle, cha-cha-cha’nın ayak hareketleri muhtemelen bu Afro-Küba danslarından ilham almıştır.[7]

1953’te Orquesta América, Jorrin’in “La Engañadora” ve “Silver Star” adlı iki bestesini Küba plak şirketi Panart’ta yayınladı. Bunlar şimdiye kadar kaydedilen ilk cha-cha-cha besteleriydi. Havana’da hemen hit oldular ve diğer Küba charanga orkestraları bu yeni tarzı hızla taklit etti. Çok geçmeden Havana’nın dans salonlarında hem müziği hem de dansı popülerleştiren bir cha-cha-cha çılgınlığı başladı. Bu çılgınlık çok geçmeden Mexico City’ye yayıldı ve 1955’te cha-cha-cha’nın müziği ve dansı, bir zamanlar mambo’nun izinden giderek Latin Amerika, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’da popüler hale geldi.[8]

Hip Hop

Hip-hop aktivisti Afrika Bambaataa [ 1 ] ve b-boy Richard ” Crazy Legs ” Colón’a [ 2 ] göre, en saf hip-hop dans stili olan break (genellikle “breakdance” olarak adlandırılır), 1970’lerin başında James Brown’ın ” Get on the Good Foot ” adlı şarkısına dans etmesinin ayrıntıları olarak başladı . [ 3 ] İnsanlar bu hareketleri oturma odalarında, koridorlarda ve partilerde taklit ettiler. Break dansı, genç Clive Campbell’ın yardımıyla bu partilerde gelişip yaygınlaştı. DJ Kool Herc olarak daha iyi bilinen Campbell, Bronx’taki mahalle genç partilerinde sık sık plak çalan Jamaika doğumlu bir DJ’di . [ 4 ] Jeff Chang , Can’t Stop Won’t Stop (2005) adlı kitabında DJ Kool Herc’in eureka anını şu şekilde anlatıyor :

Herc dansçıları dikkatlice inceledi. “Sigara içiyordum ve kayıtların bitmesini bekliyordum. Ve insanların kaydın belirli bölümlerini beklediğini fark ettim,” diyor. Bu, Ruddy Redwood’un dub keşfi kadar derin bir içgörüydü. Dansçıların gerçekten çılgına döndüğü an, grubun dağıldığı ve ritim bölümünün temel hale geldiği bir şarkının kısa enstrümantal molasıydı. Melodiyi, nakaratını, şarkıları unutun – her şey ritimle, onu inşa etmekle, devam ettirmekle ilgiliydi. Bir yaylı teorisyeni gibi, Herc kaydın kalbindeki temel titreşim döngüsüne, molaya odaklandı. [ 5 ]

Bu vahiye yanıt olarak Herc, uzun bir müzik eserindeki perküsyon araları veya enstrüman soloları olan araları uzatmak için Merry-Go-Round tekniğini geliştirdi. [ 6 ] Bir pikapta ara çaldığında, birincisi biter bitmez aynı arayı ikinci pikapta tekrarladı. Daha sonra arayı istediği kadar uzatmak için bu kayıtları birbiri ardına tekrarladı: “Ve bunu duyduklarında, bu kadardı, geri dönüş yoktu,” dedi Herc Chang’e. “Her zaman ara ara ara ara ara duymak istediler.” Bu zamanlarda dansçılar, daha sonra break-boys veya b-boys olarak bilinirlerdi ve break olarak bilinen şeyi yaparlardı. [ 5 ]

Uzak arka plandaki beş genç adam, bir halk meydanında dans eden bir Afro-Amerikalı b-boy'u izliyor.
San Francisco’daki Union Meydanı’nda performans sergileyen bir b-boy .

Breaking, başlangıçta tamamen ayakta gerçekleştirilen footwork odaklı dans hareketleri olan toprock olarak başladı. [ 7 ] Toprock genellikle, dans pistinde gerçekleştirilen diğer dans hareketlerine geçiş yapmadan önce bir breaker’ın performansının açılışını yapar. Toprock’ı etkileyen ayrı bir dans stili, Brooklyn, New York’tan geldiği için rocking veya Brooklyn uprock olarak da adlandırılan uprock’tır. [ 8 ] Uprock dans stilinin kökleri çetelere dayanır . [ 2 ] [ 9 ] Toprock’a benzemesine rağmen, uprock bir partnerle dans edilir [ 10 ] ve daha agresiftir, süslü footwork’ler, karıştırmalar, vurma hareketleri ve kavgayı taklit eden hareketler içerir. [ 7 ] Çim konusunda bir sorun olduğunda , kavga eden çetelerin iki savaş ağası uprock yapardı ve bu ön dans savaşını kim kazanırsa gerçek kavganın nerede olacağına o karar verirdi. [ 1 ] [ 2 ] Uprock’ın amacı çete şiddetini azaltmak olduğundan, bugün görüldüğü gibi ana akım break’e hiç girmedi; sadece break’çiler tarafından toprock’ta bir değişiklik olarak kullanılan bazı özel hareketler dışında. [ 11 ]

James Brown ve uprock’ın yanı sıra, hip-hop tarihçisi Jorge “Popmaster Fabel” Pabon, toprock’ın ” tap dansı , Lindy hop , salsa , Afro-Küba ve çeşitli Afrika ve Yerli Amerikan danslarından” da etkilendiğini yazıyor. [ 12 ] Toprock’tan, breaking daha çok yer odaklı hale geldi ve freeze’ler , downrock , head spins ve windmills içeriyordu . [ 13 ] [ not 1 ] Bu eklemeler, 1970’lerin dövüş sanatları filmlerinden, [ 15 ] jimnastikten ve dans ekiplerinin oluşumundan 16 ] kaynaklanan etkiler nedeniyle meydana geldi – yeni hareketler geliştirmek, dans rutinleri oluşturmak ve diğer ekiplerle savaşmak için bir araya gelen sokak dansçılarından oluşan ekipler. Jimnastikten alınan bir b-boy hareketi, jimnastikçi Kurt Thomas tarafından ünlü hale getirilen ve jimnastikte ” Thomas flair ” olarak adlandırılan flare olarak adlandırılır. [ 17 ]

B-boy’lar Jamie “Jimmy D” White ve Santiago “Jo Jo” Torres, 1977’de Bronx’ta Rock Steady Crew’u (RSC) kurdu. [ 18 ] Dynamic Rockers ve Afrika Bambaataa’nın Mighty Zulu Kings’iyle birlikte , en eski sürekli aktif break ekiplerinden biridir. [ not 2 ] Diğerlerinin ekibe girebilmesi için, Rock Steady b-boy’larından biriyle mücadele etmeleri gerekiyordu; tabiri caizse bu onların seçmeleriydi. [ 20 ] Ekip, b-boy Richard ” Crazy Legs ” Colón’un liderliğine geçtikten sonra gelişti . Crazy Legs, ekibin Manhattan bölümünü açtı ve arkadaşlarını ve b-boy meslektaşları Wayne “Frosty Freeze” Frost [ not 3 ] ve Kenneth “Ken Swift” Gabbert’i eş başkan yardımcısı yaptı. [ 20 ] RSC, break’in popülaritesinin New York Şehri’nin ötesine yayılmasında etkili oldu. Wild Style ve Beat Street’te (1980’lerin hip-hop kültürüyle ilgili filmleri) ve Flashdance filminde göründüler . [ not 4 ] Ayrıca Ritz’de , Kennedy Center’da ve Jerry Lewis Telethon’da performans sergilediler . [ 20 ] 1981’de Lincoln Center for the Performing Arts , Dynamic Rockers ile Rock Steady Crew arasında bir son dakika mücadelesine ev sahipliği yaptı. [ 23 ] The Daily News ve National Geographic bu etkinliği haberleştirdi. [ 24 ] 1982’de menajerleri Ruza “Kool Lady” Blue, Rock Steady Crew, Afrika Bambaataa , Cold Crush Brothers, Double Dutch Girls ve Fab 5 Freddy’nin yer aldığı New York City Rap Tour’u düzenledi . [ 25 ] Bu tur, hip-hop kültürünü bu ülkelere yayan İngiltere ve Fransa’yı da kapsadı. [ 23 [ 25 ] 1983’te Royal Variety Performance’da Kraliçe II. Elizabeth için performans sergilediler. [ 20 ] Ertesi yıl, ticari olarak piyasaya sürülen ” (Hey You) The Rock Steady Crew ” adlı bir şarkı kaydettiler. [ 26 ] RSC’nin şu anda Japonya, Birleşik Krallık ve İtalya’da bulunan uydu ekipleri var. [ 20 ]

Boogaloo (Funk)

Boogaloo veya bugalú (ayrıca: shing-a-ling, Latince boogaloo, Latin R&B), 1960’larda Amerika Birleşik Devletleri’nde popüler olan bir Latin müziği ve dans türüdür. Boogaloo, New York City’de, çoğunlukla Afro-Amerikan müziği etkilerine sahip ABD’deki Porto Rikolular tarafından ortaya çıktı. Tarz, popüler Afro-Amerikan ritmi ve blues (R&B) ile soul müziğinin mambo ve son montuno ile hem İngilizce hem de İspanyolca şarkılarla birleşimiydi. American Bandstand televizyon programı, dansı ve müziği ana akım Amerikalı izleyiciye tanıttı. Pete Rodríguez’in “I Like It Like That[1] adlı şarkısı ünlü bir boogaloo şarkısıydı.

Adı dışında, dansın Oakland, California’daki Boogaloo sokak dansı ve onlarca yıl sonra funk müziği ve hip-hop dansının etkisi altında gelişen bir dans tarzı olan elektrikli boogaloo ile ilgisi yoktur.

https://en.wikipedia.org/wiki/Boogaloo

  • Bu makaleyi başka bir yazınızda kullanmak istiyorsanız lütfen alıntı yapın ve bizi kaynak gösterin.
  1. Salsaya katkısı bulunan müzik türlerini ve salsanın ortaya çıkışını tarihsel olarak gösteren şema. ↩︎

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *